Türkiye’nin “yerli yapay kalp”i neden durdu?

“Kalbin bir kuralı vardır; ya hep ya hiç yasası.” Bu sözler Türkiye’de yapay kalp konusunda akla gelen ilk isimlerden biri olan Kalp, Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Süha Küçükaksu’ya ait. Başkent Üniversitesi Hastanesi’nde görev yapan Prof. Dr. Küçükaksu katıldığı Editörün Gözünden programında yapay kalple yaşamı ve 15 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı yerli yapay kalp projesini anlattı.
Kalp her gün 100 bin kez vücuda oksijen taşıyor
Kalp her gün vücuda yaklaşık 100 bin kez kan pompalamak zorunda. Aksi halde vücudun beslenmesini sağlayamadığı için vücutta tüm işleyiş yavaş yavaş duracak, organlar beslenemeyecek ve yavaş yavaş ama en agresif kanserden daha hızlı ölüm gerçekleşecek. Kalbin çok güçlü bir organ olduğunu ve güçlü kasıldığını belirten Prof. Dr. Süha Küçükaksu, “Kalp önce kendini korumaya alıyor. Kalp yetmezliğinin ilk evresinde güçlü kasılan kalp işlevini sürdürebilmek için kalınlaşmaya başlıyor. Önce duvar kalınlaşıyor. Bu süreçte eğer fark edilmezse bu sefer kalınlaşan duvar inceliyor. Eğer durdurulmazsa bu süreç tedavilerle kalp yetmezliği ani kalp durmalarına, ani ölümlere ve ya aşamalı olarak ciddi kalp yetersizlikleri neticesinde vücutta ödemlerin biriktiği, nefes darlıklarının ortaya çıktığı, taşikardi dediğimiz çarpıntılar, ritm bozuklukları ile yaşamı aniden sonlandıracak düzeye erişiyor. Kalbin kanseri yoktur ama kalp yetersizliğinin son evresi en agresif kanserden daha hızlı ölüme götürüyor” dedi.

Kanser gibi kalp yetersizliğinin de evreleri var!
Kalp yetersizliğinin tıpkı kanser gibi evrelendirildiğini söyleyen Prof. Dr. Süha Küçükaksu, “A, B, C, D evresi ki D evresi son evredir. Kanser gibi davranır kalp yetmezliği . Dakikada 4 ya da 6 litre kan pompalayan kalp zaman içinde 2 litre – 2,5 litre kan pompalar hale geliyor. Bu kan miktarı azaldığı zaman insanların böbrekleri, sindirim sistemi, karaciğeri, dolayısıyla beyin sisteminin yavaş yavaş performansları düşer. Organ yetersizlikleri başlar ve hasta çoklu organ yetmezliğinden hayatını kaybeder” diye konuştu.
“Türkiye’de 3 milyon kişide kalp yetersizliği var”
Türk Kardiyoloji Derneği’nin çalışmasına göre Türkiye’de 3 milyona yakın kişinin kalp yetersizliği yaşadığının belirlendiğini söyleyen Prof. Dr. Süha Küçükaksu, “Kalp yetersizliği ya da kalp yetmezliğinde ilk olarak çarpıntı uyarıcı olmalıdır. İkincisi özellikle efor sırasında nefes kesilmeleri, nefes darlığına dikkat edilmelidir. Mesela hastaların ileri aşamalarda geceleri pencere açtıracak kadar nefes almaya çalışan halleri vardır. Bu belirtilerin birçoğu masum olabilir ancak yine de araştırılmalıdır” dedi.
Kalbiniz yetmiyorsa yapay kalp var!
Kalp yetmezliğinin medikal tedavilerle uzun süre idare edilebildiğini ancak son evrelerde artık cerrahi müdahale gerekliliklerinin ortaya çıktığını söyleyen Prof. Dr. Süha Küçükaksu, ” Burada daha çok kalp yetmezliğinin ortaya çıkış nedeni önemlidir ve buna yönelik plan yapılır. Örneğin damar tıkanıklığı kaynaklı bir kalp yetmezliği varsa hastanın tıkalı damarı açıldığında hastaya faydalı olabilir. Ancak ileri durumlarda tıkalı damarı açsanız da değişen bir durum olmayacaktır. Biz ameliyat öncesinde kalpteki dokuları kontrol ediyoruz. Testlerle canlılık araştırmaları yapıyoruz, canlılık varsa damarları açıyoruz yoksa cerrahi seçenekleri değerlendirmek durumunda kalıyoruz” diye konuştu.
Kalpte geri dönüşün mümkün olmadığı durumlarda iki seçeneğin kaldığından bahseden Prof. Dr. Süha Küçükaksu, “İşte o zaman karşımızda iki alternatif var: biri kalp nakli diğeri de kalp destek cihazları” dedi.

1950’lerden bu yana yapay kalp destek cihazlarının geçirdiği dönüşümü anlatan Prof. Dr. Süha Küçükaksu bu cihazların ilk olarak hastalara kalp nakline kadar geçen sürede zaman kazandıracağı düşüncesiyle geliştirildiğini ancak günümüzde hastaların kalp nakline ihtiyaç duymadığını ifade etti. Yapay kalp sistemleriyle dünyada binlerce insanın hayatının kurtulduğunu söyleyen Prof. Küçükaksu, yapay kalplerin dünyada yüzbinlerce insana takıldığını ancak bu insanların kalp bulunsa bile kalp nakli sonrasındaki riskler nedeniyle yapay kalplerinden vazgeçmediğini belirterek kalp naklinin belki de tarihe karışacağını belirtti.
Yeni araştırma: Zona Aşısı Kalp Krizi ve Felç Riskini Azaltıyor – Editörün Gözünden
Türkiye’de yapay kalple 14 yıl geçiren hasta var
Prof. Dr. Süha Küçükaksu, Türkiye’de yapay kalple en uzun süre yaşayan hastasının 14 yılı geride bıraktığını söyleyerek, “Dolayısıyla artık dünyada konsept değişti. Konsept şu; bir hastaya kalp yetersizliğinin son evresindeyken öncelikle cihaz takabilme olasılığına bak, takılabiliyorsa cihaz takılsın, cihazla ne kadar giderse gitsin. Cihazda bir sorun veya cihaza bağlı bir komplikasyon veya cihazı taktık kalbin sağ tarafı da bozuldu ve artık iş göremez hale geldi, o zaman hastayı kalp nakli programına al” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Süha Küçükaksu ve Prof. Dr. İsmail Lazoğlu yaklaşık 20 yıl önce “Heart Istanbul” adını verdikleri yerli yapay kalp projesini başlatmıştı. Başı Avrupa ülkelerinin çektiği yapay kalp’te Türkiye’nin bu alanda yerli cihaz geliştirmesi hem Türkiye’de yapay kalp maliyetlerini ciddi oranda azaltacak hem de sağlık teknolojisi anlamında Türkiye’ye ciddi bir katma değer sağlayacaktı. Ancak gelinen noktada Prof. Dr. Küçükaksu yerli yapay kalp projesinin durma noktasına geldiğini anlattı.
Türkiye’nin yerli yapay kalbi durdu mu?
Yerli yapay kalbin tüm parçalarıyla hazır olduğunu ifade eden Prof. Dr. Süha Küçükaksu, ” Biz bunu akut olarak 100 kiloluk domuzlarda da denedik, sonra koyunlarda da kısmen denedik. Böyle bir cihazın bir insan vücuduna takılabilmesi için başka aşamalar var. O son aşamada takıldık. İşin özü buna Türkiye’de para yatıracak kimseyi bulamadık. Çünkü herkes istiyor ki 6 ay sonra kazanç olarak dönsün. Ancak bu sağlık teknolojisinde bu mümkün değil. Pek çok aşamanın tam anlamıyla bitirilmesi gerekiyor ki bu da bugünden yarına kazanç olarak geri dönmez. TÜBİTAK desteğiyle bir yere kadar geldik, uzun vadeli hayvan çalışmalarına kaldı iş. Biz Türkiye’de de bu hayvan çalışmalarını yapmaya çalıştık ancak bu alanda ülkemizde yeterli donanımda bir laboratuvar yok bu nedenle biz kullanmadığımız kısmı TÜBİTAK’a geri iade ettik. Dolayısıyla yurt dışında irtibatlarımız var şu anda” dedi.




