Tarihin İlk Salgını: Antik DNA, Justinianus Vebası’nın Ardındaki Gizemi Ortaya Koydu

Dünyanın kayıtlara geçen ilk pandemisi olarak bilinen Justinianus Vebası, yaklaşık bin 500 yıl boyunca gizemini korudu. Bilim insanları, antik DNA analizleri sayesinde bu salgının arkasındaki bakteriyi ilk kez kesin olarak tespit etti. Çalışmaya göre, 541 yılında Doğu Akdeniz’de başlayan ve Bizans İmparatorluğu’nu kasıp kavuran bu büyük salgına, daha sonra Kara Ölüm’e de neden olan ölümcül bakteri Yersinia pestis yol açtı.
1.500 Yıllık Gizemin Çözülüşü
Justinianus Vebası, MS 541 yılında başlayarak iki yüzyıl boyunca aralıklarla tekrar eden büyük bir salgındı. Tarihi kayıtlara göre bu süreçte 15 ila 100 milyon arasında insanın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Ancak bugüne kadar salgının mikrobiyolojik kaynağı kesin olarak bilinmiyordu.
Güney Florida Üniversitesi ve Florida Atlantik Üniversitesi’nden bilim insanlarının yürüttüğü son araştırmada, Ürdün’deki Jerash antik kenti kazılarında bulunan toplu mezarlardan alınan insan kalıntıları üzerinde DNA incelemesi yapıldı. Araştırmacılar, sekiz farklı insana ait diş örneklerinde Yersinia pestis izlerine rastladı. Böylece, Justinianus Vebası’nın ilk kez doğrudan biyolojik kanıtı ortaya konuldu.
Yersinia pestis: Tarihi Değiştiren Bakteri
Çalışmanın başyazarı olan USF Halk Sağlığı Koleji’nden Doç. Dr. Rays HY Jiang, araştırmanın önemini şu sözlerle aktarıyor:
“Yüzyıllar boyunca, yıkıcı bir hastalığı tanımlayan yazılı kaynaklara güvendik. Ancak elimizde biyolojik kanıt yoktu. Bulgularımız, bu pandeminin imparatorluğun kalbinde nasıl ortaya çıktığına dair ilk doğrudan genetik pencereyi sunarak, tarihsel bulmacanın eksik parçasını tamamlıyor.”
Yersinia pestis, zoonotik özellik taşıyan bir bakteri. Genellikle fareler gibi kemirgenleri taşıyıcı pireler aracılığıyla insanlara bulaşıyor. Daha tehlikeli formu olan pnömonik vebada ise doğrudan insanlar arasında yayılabiliyor. Tarihte milyonlarca kişinin ölümüne yol açan Kara Ölüm (1346) salgınının da aynı bakteri nedeniyle gerçekleştiği biliniyor.
Antik DNA Çalışmalarından Çarpıcı Sonuçlar
Jerash hipodromunun altındaki toplu mezardan çıkarılan kalıntılar üzerinde yapılan incelemeler, kurbanların yaklaşık MS 550–660 yılları arasında aynı Y. pestis türüne yakalandığını gösterdi. Bulgular, tarihsel kaynaklarda anlatılan hızlı ve ölümcül yayılımı doğruluyor.
Doç. Dr. Jiang, antik kentin bulgularının farklı bir açıdan da değerli olduğunu belirtiyor:
“Jerash, Doğu Roma İmparatorluğu’nun önemli ticaret merkezlerinden biriydi. Bir zamanlar eğlence için inşa edilen görkemli hipodromun toplu mezarlığa dönüşmesi, kentlerin büyük salgınlar karşısında nasıl çaresiz kaldığını gösteriyor.”
Kara Ölüm ve Günümüze Kadar Uzanan Veba
Araştırmaya göre Yersinia pestis, yalnızca Justinianus Vebası’nda değil, farklı dönemlerde de insanlık için tehdit oluşturdu. Kara Ölüm ve günümüzde görülen nadir veba vakaları, aynı bakterinin farklı dönemlerde hayvan rezervuarlarından insanlara bulaşmasıyla ortaya çıktı. Bu da tek bir kaynaktan değil, bağımsız şekilde gelişen salgınları işaret ediyor.
Doç. Dr. Jiang, bu noktada vebanın günümüzde de varlığını sürdürdüğünü hatırlatıyor:
“Birkaç bin yıldır veba ile mücadele ediyoruz ve bugün hâlâ insanlar bu hastalıktan ölebiliyor. Tıpkı COVID-19 gibi, bu bakteri de evrim geçirmeye devam ediyor. Kontrol önlemleriyle riski azaltabiliriz, ancak tehdidin tamamen ortadan kalkması mümkün değil.”
Pandemilerden Günümüze Dersler
Tarihin ilk kaydedilen salgını olarak kabul edilen Justinianus Vebası, sadece Bizans İmparatorluğu’nun değil, tüm insanlık tarihinin seyrini değiştirdi. Antik DNA çalışmaları sayesinde bu salgının ardındaki mikrobun kesinleşmesi, bilim dünyasına pandemilerin kökeni ve evrimi konusunda değerli ipuçları sunuyor.
Günümüzde COVID-19 gibi küresel sağlık krizleriyle karşı karşıya olan insanlık için bu bulgular, tarihsel perspektiften önemli bir ders niteliğinde: Salgın hastalıklar farklı dönemlerde farklı formlarda yeniden ortaya çıkabilir ve toplumların hazırlıklı olması gerekir.



