Genç Kadınlarda Meme Kanseri Daha Agresif

Meme kanseri dünya çapında artıyor!
Meme kanseri, dünya çapında kadınlarda en sık teşhis edilen kanserdir ve kansere bağlı ölümlerin önde gelen nedenidir.
Globocan veri tabanı 2018’de dünya çapında 18 milyon yeni kanser tanısı raporlanmış olup, bunların yaklaşık 2,1 milyonu yeni teşhis edilmiş kadın meme kanseridir. 2040 yılında, dünya çapında 28,4 milyon yeni kanser vakasının olacağı tahmin edilmekte ve meme kanserinde 2020’ye göre %33,8’lik bir artış olması beklenmektedir. Meme kanseri riski yaşla birlikte artarken, tüm meme kanseri tanılarının
- yüzde 7’si 40 yaş altı,
- yüzde 2,4’ü 35 yaş altı ve
- yüzde 0,65’i 30 yaş altı kadınlarda görülüyor.
Genç kadınlarda meme kanseri daha tehlikeli!
Meme kanseri bu yaş grubundaki kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en önemli sebebi olmakla birlikte genç kadınlarda hayatta kalma oranları yaşlı kadınlara göre daha düşüktür. Bu yaş grubunda daha büyük tümörler ve daha fazla lenf nodu tutulumu ve daha ileri evre ile başvuran genç hastaların daha sık olmasının nedenleri arasında tarama eksikliği nedeniyle tanıda gecikme ve kanser için düşük klinik şüphenin yanı sıra daha agresif tümör biyolojisi gibi çeşitli faktörler gösterilmiştir. Rutin tarama eksikliği göz önüne alındığında, 40 yaşın altındaki kadınların çoğu, kendi meme anormalliklerini kendi tespit etmekte veya meme şikayetleriyle başvurmaktadır. Bu durum sıklıkla, hastanın genç yaşı göz önüne alındığında, hasta ve ilk başvuru yapılan doktor açısından hastalık hakkında yeterince bilgi sahibi olunmaması veya kansere ilişkin düşük şüphe nedeniyle tanının gecikmesine neden olabilir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde gecikmenin diğer nedenleri kaynak eksikliği veya sağlık tesislerine veya personele erişim eksikliği ile ilgili olabilir. Hastanın başvurusunun gecikmesi ve tarama muayenelerinin yapılmamasının birleşimi, daha fazla hastanın semptomatik ve daha yüksek evreli kanserle başvurmasına yol açmakta ve bu da daha kötü sonuçlara sebep olmaktadır.
Gebelikte en sık tanı konulan kanser: Meme Kanseri
Meme kanseri olan genç kadınların tedavisinde dikkate alınması gereken özel hususlar vardır. Bunlara hamilelik, doğurganlık ve aile ve toplum üzerindeki psikososyal ve ekonomik etkiler dahildir. Meme kanseri %1,5 görülme sıklığı ile gebelikte en sık teşhis edilen kanserdir. Tanı anında hamilelik, gelişimin çeşitli aşamalarında fetüse zarar verme potansiyeli nedeniyle standart meme kanseri tedavisine zorluk teşkil etmektedir.
Meme kanserinin doğurganlık üzerine etkisi
Genç kadınlarda meme kanseri tedavisinin önemli bir özelliği, tedavinin doğurganlık üzerindeki etkisidir. İnfertilite riski hastanın yaşına, üreme rezervine ve tedavi süresi, kullanılan kemoterapi ajanı, uygulanan doz vb. dahil olmak üzere tedavinin çeşitli yönlerine göre değişir. İnfertilite oranları açıkça tanımlanmamıştır ve kimin doğurganlıkla ilgili sorunlara sahip olacağını tahmin etmek zordur. Bu nedenle hastalar kemoterapiye başlamadan önce doğurganlığın korunmasını görüşmek üzere onkoloji ve kadın doğum, tüp bebek uzmalarına yönlendirilmelidir. Doğurganlığın korunmasına yönelik seçenekler arasında embriyo, oosit veya yumurtalık dokusunun dondurularak saklanması ve luteinize edici hormon salgılayan hormon (LHRH) agonistleri ile yumurtalıkların baskılanması yer alır.
Meme kanseri olan genç kadınlar özellikle kanser tanısı sonrasında psikososyal sıkıntı yaşamaya eğilimlidirler. Yaşlılara göre daha fazla kaygı duygularına sahiptirler ve güzellik ve çekicilik, doğurganlık, aile planlaması ve cinsel işlev konularında endişelenme olasılıkları daha yüksektir. Benzer şekilde, kariyerlerini veya eğitimlerini sürdürme, çocuk büyütme ve kanserin tekrarlamasından korkma konusunda daha fazla endişe duyabilirler.
Meme kanseri tedavisi, genç yaştaki bayanlarda olduğu gibi tüm yaş gruplarında fiziksel ve duygusal olarak zorlu bir süreç olabilir. Tedavi sırasında ve sonrasında bireylerin yaşam kalitesini sürdürebilmeleri için rehabilitasyon ve psikososyal destek oldukça önemlidir.



